Anüs Hastalıkları: Hemoroid

.
By - Ercy
0





Hemoroid: Tanım, Nedenleri ve Tedavisi

1. Giriş

Hemoroid, anüs ve rektum bölgesinde bulunan toplardamarların genişlemesi ve iltihaplanması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Hemoroid, toplumda yaygın olarak görülen bir rahatsızlıktır ve farklı yaş gruplarındaki bireyleri etkileyebilir. Bu durum, genellikle kanama, kaşıntı ve ağrı gibi belirtilerle kendini gösterir ve bazı durumlarda yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Hemoroidin tanımının yanı sıra, tarihsel gelişimi de bu rahatsızlığın anlaşılmasına ve tedavisine katkı sağlayan önemli bir konudur.

1.1. Hemoroidin Tanımı

Hemoroid, anüs ve rektum bölgesindeki toplardamarların genişlemesi ve iltihaplanması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Bununla birlikte, hemoroidal dokuların normal dolaşım sistemine ait olması nedeniyle, insanların hayatlarının herhangi bir döneminde bu durumu deneyimlemesi olasıdır. Hemoroidin tanımı, belirtileri ve etkileri üzerinde durularak, bu rahatsızlığın nasıl teşhis edileceği ve tedavi edileceği konusunda detaylı bilgi vermektedir.

1.2. Hemoroidin Tarihsel Gelişimi

Hemoroid tarihinin, insanlığın varoluşundan bu yana bilinen birçok belirti ve kaynağı bulunmaktadır. Tarihsel kayıtlara göre, eski medeniyetlerin tıp uygulamalarında hemoroid rahatsızlıklarına da rastlanmaktadır. Tarihsel gelişim, hemoroidin anlaşılmasına ve tedavi edilmesine yönelik sağlam bir temel oluşturur. Hemoroidin tarihsel gelişiminin incelenmesi, bu rahatsızlığın tıbbi literatürdeki yerini ve evrimsel sürecini anlamak için önemlidir.

2. Hemoroidin Epidemiyolojisi

Hemoroid, dünya genelinde oldukça yaygın bir durumdur. Epidemiyolojik verilere göre, 50 yaş altı yetişkinlerin %40'ı ve 50 yaş üstü yetişkinlerin ise %50'si hayatlarının bir döneminde hemoroid belirtileriyle karşılaşmaktadır. Hemoroidin yaygınlığı, yaş, cinsiyet, ırk, genetik yatkınlık gibi pek çok faktöre bağlı olarak değişebilir. Genellikle endüstriyel olarak gelişmiş ülkelerde yapılan çalışmalar, hemoroidin bu ülkelerde daha yaygın olduğunu göstermektedir.

2.1. Hemoroidin Sıklığı

Hemoroidin sıklığı, toplum ve coğrafya gibi faktörlere göre değişiklik gösterebilir. Farklı ülkelerde yapılan epidemiyolojik çalışmalar sonucunda elde edilen verilere göre, hemoroid sıklığının değişkenlik gösterdiği görülmektedir. Bazı çalışmalar, kadınlarda erkeklere göre daha yaygın olduğunu gösterirken, diğer araştırmalar her iki cinsiyette benzer sıklıkta olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca, yaş arttıkça hemoroid sıklığının arttığı da gözlenmektedir.

2.2. Risk Faktörleri

Hemoroidin ortaya çıkmasında birden fazla risk faktörünün etkili olduğu bilinmektedir. Kabızlık, uzun süreli tuvalet kullanımı, aşırı kilo, hamilelik, ailesel öykü, düşük lifli beslenme alışkanlığı gibi faktörler hemoroid riskini artırabilir. Bunun yanı sıra, yaş, cinsiyet, gebelik, hareketsiz yaşam tarzı, ağır kaldırma gibi durumlar da hemoroid gelişimi üzerinde etkili olabilir. Risk faktörleri belirlendikten sonra bireyin yaşam tarzı ve alışkanlıklarında yapılacak değişiklikler, hemoroidin önlenmesi ve tedavisinde önemli bir rol oynamaktadır.

3. Hemoroidin Patofizyolojisi

Hemoroidin patofizyolojisi, anorektal bölgede bulunan damarlar üzerindeki baskı ve kan akışının bozulmasına dayanmaktadır. Bu durum, rektal venlerin artan basıncıyla sonuçlanarak hemoroid oluşumuna yol açar. Kan damarlarının düz kas tabakasının anorektal bölgedeki yoğunluğu, venöz dolaşımın bozulmasıyla ilişkilidir. Bu durum, hemoroidin oluşumunda önemli bir rol oynar ve tedavi seçeneklerinin belirlenmesinde dikkate alınmalıdır.

3.1. Damar Yapısı ve Fonksiyonu

Hemoroidin damar yapısı ve fonksiyonu, anorektal bölgede bulunan venöz plexusların anatomik yapısını ve venöz dolaşımını kapsar. Rektal venlerin iç ve dış hemoroidal venöz plexuslarının ağ yapısı, venöz dönüşünün düzenlenmesinde ve rektal mukozanın venöz drenajında önemli bir rol oynar. Bu plexuslar, rektal venlerin oluşturduğu ağlar aracılığıyla kanın geri dönüşünü sağlar. Anorektal bölgedeki venöz plexusların doğru fonksiyonu, hemoroidin patofizyolojisi ve tedavisi açısından kritik bir öneme sahiptir.

3.2. Patolojik Değişiklikler

Patolojik değişiklikler, hemoroidal ven plexusların genişlemesi, kan dolaşımının bozulması ve sonucunda damarların hasar görmesi olarak tanımlanır. Bu patolojik değişiklikler, baskıya maruz kalan damarların tonusunun bozulması, açık ile kapalı damarlar arasındaki dengenin kaybolması ve sonucunda damarların dilatasyonuyla sonuçlanır. Ayrıca, venöz kan dolaşımının bozulması sonucu damar duvarının zayıflaması ve duvar yapısındaki değişiklikler, hemoroidin patofizyolojisi ve semptomlarının gelişiminde kilit bir rol oynar.

4. Hemoroidin Belirtileri

Hemoroidin belirtileri genellikle makatta ağrı, kaşıntı ve acı şeklinde kendini gösterir. Ayrıca anüs çevresinde şişlik ve hassasiyet de belirtiler arasında yer alır. Dışkılama esnasında kanama da sık karşılaşılan bir belirtidir. Bu belirtilerin varlığında derhal bir doktora başvurulmalıdır.

4.1. İç Hemoroid Belirtileri

İç hemoroidde görülen belirtiler genellikle ağrısızdır, ancak tuvalet kağıdında kan görülmesi en sık rastlanan belirtidir. Ayrıca dışkılama sonrası tuvalette kan damlaları gözlemlenebilir. İç hemoroid belirtilerinin fark edilmesi durumunda mutlaka uzman bir doktora danışılmalıdır.

4.2. Dış Hemoroid Belirtileri

Dış hemoroidde ise ağrı ve rahatsızlık hissi belirgin bir şekilde hissedilir. Anüs bölgesinde kaşıntı ve yanma da sık rastlanan belirtiler arasındadır. Dışarıda sarkmış mor renkli yumru şeklindeki dokular da dış hemoroid belirtileri arasındadır. Bu belirtilerle karşılaşan kişilerin vakit kaybetmeden bir uzmana başvurması gerekmektedir.

5. Hemoroidin Nedenleri

Hemoroidin nedenleri çeşitli faktörlere bağlı olabilir. Genetik faktörler, bireyin ailesinde hemoroid öyküsü bulunması durumunda riski artırabilir. Beslenme alışkanlıkları da önemli bir etkendir. Liften yoksun ve düşük sıvı alımı kabızlığa yol açarak hemoroid riskini artırabilir. Fizyolojik faktörler de bu duruma neden olabilir. Uzun süreli oturma veya ayakta durma, aşırı kilo, gebelik gibi durumlar da hemoroidin gelişimini tetikleyebilir.

5.1. Genetik Faktörler

Hemoroidin genetik yatkınlıkla ilişkili olduğu bilinmektedir. Ailesinde hemoroid öyküsü olan kişilerde hemoroid riski daha yüksektir. Kalıtsal olarak zayıf damar yapıları veya bağ dokusu hastalıkları da genetik faktörlerin etkisi altındadır. Bu nedenle genetik faktörler, hemoroidin oluşum sürecinde önemli bir role sahiptir ve bireyin tedavi ve önleyici tedbirler alırken bu faktörleri dikkate alması gerekmektedir.

5.2. Beslenme Alışkanlıkları

Beslenme alışkanlıkları, hemoroidin gelişiminde önemli bir rol oynamaktadır. Liften yoksun bir diyet, düşük sıvı alımı ve yetersiz lifli gıdalar tüketmek kabızlığa neden olarak hemoroid oluşumunu tetikleyebilir. Bu nedenle lifli gıdaların tüketilmesi, yeterli su alımı ve düzenli beslenme alışkanlıklarına sahip olunması, hemoroidin riskini azaltmak için önemlidir.

5.3. Fizyolojik Faktörler

Hemoroidin gelişiminde fizyolojik faktörler de etkili olabilir. Uzun süreli oturma veya ayakta durma, aşırı kilo, ağır kaldırma, kabızlık gibi durumlar hemoroide neden olabilir. Özellikle gebelik döneminde artan basınç ve hormonal değişiklikler, hemoroidin ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir. Bu nedenle fizyolojik faktörlerin hemoroidin gelişiminde etkisi büyüktür ve bu faktörlerin dikkate alınması gerekmektedir.

6. Hemoroidin Sınıflandırılması

Hemoroid sınıflandırılması, hemoroidin şiddetini ve tedavi seçeneklerini belirlemede önemli bir rol oynar. Basit sınıflandırma genellikle iç ve dış hemoroidleri ayırt etmek için kullanılır. İç hemoroidler, anoderm altındaki kavernöz venöz yapıların hipertrofisiyle karakterizedir. Dış hemoroidler ise anüs çevresindeki ciltte bulunan dilate olmuş venöz yapıların oluşturduğu siğillere benzer. Gelişmiş sınıflandırma sistemleri ise hemoroidlerin derecelendirilmesi için kullanılır ve genellikle 4 evreden oluşur. Bu sistemler etkilenen dokunun derecesini, sarkmayı ve kanamayı dikkate alarak hemoroidin şiddetini belirlemede daha ayrıntılı bir yaklaşım sunar.

6.1. Basit Sınıflandırma

Basit sınıflandırma, genellikle iç ve dış hemoroidleri ayırt etmek için kullanılır. İç hemoroidler, anoderm altındaki kavernöz venöz yapıların hipertrofisiyle karakterizedir. Belirtiler arasında kanamalar, kaşıntı ve mukus salgıları yer alabilir. Dış hemoroidler ise anüs çevresindeki ciltte bulunan dilate olmuş venöz yapıların oluşturduğu siğillere benzer. Sinir uçları nedeniyle dış hemoroidlerin tromboze olması durumunda ağrı oluşabilir. Basit sınıflandırma, hastaların belirtilerine göre tedavi seçeneklerini belirlemede önemli bir rol oynar.

6.2. Gelişmiş Sınıflandırma Sistemleri

Gelişmiş sınıflandırma sistemleri, hemoroidlerin derecelendirilmesi ve şiddetinin belirlenmesi için kullanılır. Bu sistemler genellikle 4 evreden oluşur ve hemoroidin derecesini, sarkmayı ve kanamayı dikkate alarak ayrıntılı bir sınıflandırma sunar. Evre I, hemoroidin kanamaya neden olmasını; evre II, sarkma olmadan kanama ve prolapsüsü içerir; evre III, sarkma ve manuel reduksiyonu içerir; ve evre IV, sarkmanın ve reduksiyonun olmaması durumunu kapsar. Gelişmiş sınıflandırma sistemleri, hemoroidin şiddetini ve tedavi seçeneklerini belirlemede detaylı bir yaklaşım sunar.

7. Hemoroidin Tanı Yöntemleri

Hemoroidin tanısı genellikle fiziksel muayene, anoskopi ve rektoskopi gibi yöntemlerle konulur. Fiziksel muayene, doktorun dış hemoroidleri gözlemlemesi için yapılan bir prosedürdür. Anoskopi ve rektoskopi ise doktorun anüs ve rektumun iç kısmını daha detaylı incelemesini sağlar. Bu yöntemler sayesinde hemoroidlerin durumu ve şiddeti belirlenebilir. Ayrıca, daha ileri durumlarda görüntüleme yöntemleri kullanılabilir, bu yöntemler genellikle MR, BT veya kolonoskopi içerebilir.

7.1. Fiziksel Muayene

Hemoroidin tanısında fiziksel muayene oldukça önemlidir. Doktor, hastanın semptomlarını ve anüs bölgesindeki görünür şişlikleri gözlemleyerek tanı koymaya çalışır. Bu muayene sırasında, hastanın geçmişi ve semptomları hakkında detaylı bir sohbet gerçekleştirilir. Ayrıca, dışkılama sırasında oluşan acıyı gidermek için rektal muayene yapılabilir. Fiziksel muayene, hemoroidin tipini ve şiddetini belirlemek için temel bir adımdır.

7.2. Anoskopi ve Rektoskopi

Anoskopi ve rektoskopi, hemoroidin iç kısmını incelemek için kullanılan invaziv prosedürlerdir. Anoskopi, anüsün iç kısmını izlemek için rektal bir alet kullanırken, rektoskopi rektumun iç kısmını incelemek için kullanılır. Bu yöntemler, hemoroidin içsel durumunu değerlendirmek ve gelişimini takip etmek için önemlidir. Anoskopi ve rektoskopi genellikle doktorun doğru tanı koymasına yardımcı olur ve uygun tedavi yöntemini belirler.

7.3. Görüntüleme Yöntemleri

Görüntüleme yöntemleri, genellikle ileri durumlarda veya komplikasyon şüphesi olan hastalarda kullanılır. Bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MR) ve kolonoskopi gibi yöntemler, hemoroidin durumunu daha detaylı incelemek ve komplikasyonları tespit etmek için kullanılabilir. Bu görüntüleme yöntemleri, doktorun hastalığın şiddetini ve yaygınlığını değerlendirmesine yardımcı olur ve hastaya uygun tedavi planı oluşturulmasına katkı sağlar.

8. Hemoroidin Konservatif Tedavisi

Hemoroidin konservatif tedavisi genellikle hafif ve orta derecede semptomları olan hastalarda uygulanır. Bu tedavi seçeneği, diyet ve hidrasyon önerileri ile topikal tedavileri içerir. Konservatif tedavinin amacı, semptomların azaltılması ve hemoroidin ilerlemesinin önlenmesidir. Tedavi genellikle etkili olmakla birlikte, zaman alıcı bir süreç olduğu için hastanın sabırlı olması gereklidir.

8.1. Diyet ve Hidrasyon Önerileri

Hemoroidin konservatif tedavisinin bir parçası olarak, diyet ve hidrasyon önerileri oldukça önemlidir. Bol lifli gıdalar tüketerek kabızlığı önlemek, düzenli su tüketimi ile dışkının yumuşak olmasını sağlamak bu öneriler arasındadır. Aynı zamanda alkol ve kafein tüketiminden kaçınmak, lifli gıdaların tüketilmesi de önerilen diğer adımlardır. Bu önerilerin uygulanması, semptomların hafifletilmesine ve hemoroidin tedavisine yardımcı olabilir.

8.2. Topikal Tedaviler

Hemoroidin topikal tedavileri, semptomların hafifletilmesi ve iyileşme sürecinin hızlandırılması için kullanılır. Bu tedaviler arasında hemoroid kremleri, losyonlar ve rektal supozituvarlar bulunmaktadır. Bu ürünler genellikle kaşıntı, yanma ve şişlik gibi semptomların azaltılmasına yardımcı olur. Ancak, topikal tedavilerin uzun süreli kullanımının uygun olmadığı ve doktora danışılarak kullanılması gerektiği unutulmamalıdır.

9. Hemoroidin Cerrahi Tedavisi

Hemoroidin cerrahi tedavisi, ilaç tedavisi veya diğer konservatif tedavilerin sonuç vermediği durumlarda düşünülmelidir. Bu yöntemler arasında skleroterapi, lastik band ligasyonu ve hemoroidektomi bulunmaktadır. Cerrahi müdahale, genellikle 3. derece ve 4. derece hemoroidlerde tercih edilir. Ancak hastanın genel sağlık durumu, yaş, semptom şiddeti ve tercihleri de cerrahi tedavi planında göz önünde bulundurulmalıdır. Cerrahi tedavi ile ilgili riskler ve avantajlar detaylı bir şekilde hasta ile paylaşılmalı ve karar verirken hastanın bilgilendirilmesi önemlidir.

9.1. Skleroterapi

Skleroterapi, ince bir iğne ile hemoroid içerisine enjekte edilen bir ilaç sayesinde damarlarda daralma sağlayan bir tedavi yöntemidir. Bu işlem sayesinde hemoroidin küçülmesi ve kanamanın durması hedeflenir. Skleroterapi genellikle 1. ve 2. derece hemoroidlerde etkili olabilmektedir. Enjeksiyon sonrasında hasta birkaç gün içinde normal aktivitelere dönebilir. Ancak işlemin başarı oranı yüzde 70 ila 90 arasında değişebilir ve birkaç seans tekrar gerekebilir.

9.2. Lastik Band Ligasyonu

Lastik band ligasyonu, iç hemoroidlerin tedavisinde sıkça kullanılan bir yöntemdir. Bu işlem sırasında hemoroidin tabanına lastik bir halka yerleştirilir, bu da hemoroidin kan akışını engeller ve zamanla doku kaybına yol açar. Hasta genellikle hemen sonra günlük aktivitelerine dönebilir. Prosedür etkili olmakla birlikte, bazen birden fazla seansta tekrarlanması gerekebilir.

9.3. Hemoroidektomi

Hemoroidektomi, hemoroidin cerrahi olarak çıkarılması işlemidir. Bu yöntem genellikle 3. ve 4. derece hemoroidlerin tedavisinde tercih edilir. Hemoroidektomi genellikle güvenilir bir yöntem olmakla birlikte, cerrahi bir işlem olduğundan dolayı bazı riskleri de beraberinde getirebilir. Bu prosedür ile ilgili detaylı bilgi hasta ile paylaşılmalı ve cerrahi müdahale öncesinde ve sonrasında uyulması gereken talimatlar net bir şekilde iletilmelidir.

10. Hemoroidin Komplikasyonları

Hemoroidin komplikasyonları arasında en sık görülenlerden biri tromboze hemoroiddir. Tromboze hemoroid, genellikle dış hemoroidlerde meydana gelir ve damarın pıhtılaşması sonucu oluşur. Şiddetli ağrı, şişlik ve morarma gibi belirtilerle kendini gösterir. Tedavi edilmezse pıhtılaşmış damarın alınması gerekebilir. Diğer bir komplikasyon ise anemidir ki, aşırı kanama sonucu ortaya çıkar. Anemi belirtileri olan halsizlik, solukluk ve nefes darlığı gibi durumlarla karşılaşılabilir. Bu nedenle komplikasyonlar önemlidir ve tedavi sürecinde göz ardı edilmemelidir.

10.1. Tromboze Hemoroid

Tromboze hemoroid, hemoroidin ciddi bir komplikasyonudur. Dış hemoroidlerde daha sık görülse de, iç hemoroidlerde de nadiren görülebilir. Pıhtılaşmış damar nedeniyle oluşan tromboze hemoroid, kişide ciddi ağrı ve rahatsızlığa sebep olabilir. Bu durumda hemen doktora başvurarak gerekli tedavinin başlatılması önemlidir. Tedavi edilmezse pıhtılaşmış damarın alınması gerekebilir.

10.2. Anemi

Hemoroidin komplikasyonlarından biri de anemidir. Anemi, aşırı kanama sonucu ortaya çıkar ve demir eksikliği anemisi en yaygın türdür. Hemoroid nedeniyle oluşan sürekli kanama, kişide halsizlik, solukluk, nefes darlığı gibi belirtilere neden olabilir. Anemi teşhisi konulduğunda, kan kaybının ve demir eksikliğinin nedeni olan hemoroidin tedavi edilmesi gereklidir.

11. Hemoroidin Önlenmesi

Hemoroidin önlenmesi için beslenme alışkanlıklarına dikkat etmek oldukça önemlidir. Bol lifli gıdalar tüketerek kabızlığı önleyebilir ve dengeli bir sindirim sistemine sahip olabilirsiniz. Ayrıca düzenli egzersiz yapmak da hemoroid riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Oturarak veya ayakta çalışan kişilerin düzenli aralıklarla kısa yürüyüşler yapması ve hareket etmesi, kan dolaşımını düzenler ve özellikle toplardamarların baskısını azaltarak hemoroid oluşumunu engelleyebilir.

11.1. Beslenme ve Hareket Önerileri

Hemoroidin beslenme ve hareket önerileri, kişilerin yaşam tarzı ve alışkanlıklarında yapacakları değişikliklerle hemoroid riskini azaltmaya yöneliktir. Beslenme açısından lifli gıdalar tüketmek, lifsiz gıdaları ve fast food gibi sağlıksız besinleri azaltmak hemoroidi önlemeye yardımcı olabilir. Ayrıca düzenli egzersiz yaparak, oturarak veya ayakta çalışanların yaşadığı hareketsizlik sorununu gidermek ve kan dolaşımını artırmak da hemoroidin oluşumunu engelleyebilir.

11.2. Hijyenik Alışkanlıklar

Hijyenik alışkanlıklar hemoroidin önlenmesinde oldukça önemlidir. Tuvalet temizliğine dikkat etmek, dışkılama sonrasında temizlenirken yumuşak bir tuvalet kağıdı ve ılık su kullanmak, bölgenin temiz ve hijyenik kalmasına yardımcı olabilir. Ayrıca bağırsak hareketleri sonrasında bölgenin temizlenmesi, nemli ve sıcak ortamlardan kaçınılması ve hijyenik pedlerin tercih edilmesi, hemoroid oluşumunu önleyebilir.

12. Sonuç ve Öneriler

Hemoroidin tedavisi ve önlenmesi için belirli öneriler bulunmaktadır. Öncelikle, lifli gıdalar tüketerek kabızlığı önlemek ve bol su içmek oldukça önemlidir. Ayrıca düzenli egzersiz yapmak, kilo kontrolü sağlamak ve uzun süreli oturarak veya ayakta durarak geçirilen zamanı azaltmak hemoroid oluşumunu engelleyebilir. Ayrıca hijyenik alışkanlıklara dikkat etmek, temizlik sonrası yumuşak kağıt kullanmak, tahriş edici maddelerden kaçınmak ve hijyenik olmayan tuvalet alışkanlıklarından kaçınmak da önemlidir. Sonuç olarak, hemoroidin tedavisi ve önlenmesi için bu önerilere dikkat edilmesi, yaşam tarzında yapılan değişikliklerin hemoroid ile ilgili sorunları azaltabileceği bilinmelidir.



  1. Proctoglyvenol krem 2x1 
  2. Osmolac şurup 2x1
  3. Parol tb 1x1
  4. Günde 4 kez sıcak suya otursun (10 dk) (2-3 hafta)
Tags:

Yorum Gönder

0Yorumlar

Yorum Gönder (0)

#buttons=(Ok, Go it!) #days=(20)

Our website uses cookies to enhance your experience. Learn more
Ok, Go it!